17 Şubat 2012 Cuma

HÜZÜN


İnsan hüzünden ibarettir, baştan aşağıya hüzünüz, her gün bahar yağmurlarına benzeyen hüzün yağmurları altında ıslanırız.

Gülüşler, kahkahalar ne çabuk unutulur, sabun köpüğü gibidir sevinçlerimiz, Açın bakın yüreğinize, lime lime etmiştir yüreğimizi hüzün, tek bir gülümsemenin izi bile yoktur.

‘’Vur patlasın çal oynasın’’ile başlayan nice akşam, hüzünlü bir şarkıyla, hıçkırıklarla son bulmuştur. En büyük hüzünler de gülüşlerin sonunda başlar sanki. Bazı kahkahalar vardır, yetmez güldürmeye sadece bir sestir, bir yalvarış sanki ve henüz duvarlardaki aksi son bulmamışken sessiz gözyaşlarına bırakır kendini….

Hüznü ben, bana neşenin değerini gösterdiği için sevmem, neşeyi ben, hüznümü sevdirdiği için severim.

Ömrüm hüzünden ibaret olsaydı, boğulurdum hüznümde, onu sevemezdim ama neşem sayesinde hüznüm, salkım salkım bir yasemin yağmuru gibi her gün ıslatıyor beni ve ben o yağmurda ıslanmayı çok seviyorum.

Hüzün, insanları daha bir insan yapar, aynı zamanda hüzün mesafe koyar insanlar arasına.

Hüzün yalnızlıktır, kapanmaz yaralar gibidir hüzün, korkutur ve uzaklaştırır birçok insanı.

Hüzün, kişinin yaraları ile yüzleştiği zaman duyulan keman sesidir sanki.

Hüzün sayesinde yaralar kapanmasa da onlarla barışılır, hüzün öfkenin düşmanıdır. Hüzün duyan daha az öfke duyar, hüzne yenilen öfke, aslında kişinin yaşam karşısında kazancıdır.

Hayatı hüzünle yaşamak, yaşama karşı acıklı bir keman sesiyle silahlanmaktır….