13 Eylül 2013 Cuma

BİLMEDEN NELER OLMUŞUM


Fark etmeden senin olmuşum diyor Fikret Kızılok şarkısında Demet Evgar,  birkaç kere izledim ellerini mimiklerini birkaç kere dinledim sözlerini ve birkaç kere daha daldım kelimelerin derinliklerine.
( Aynı zamanda Demet'i buradan dinleyebilirsiniz)

Ya arada çalan çello daldığın rüyada süzülmeni  sağlayan rüzgar gibi..

Yaşarken fark etmeden olduğumuz kalıplar sıfatlar suratlar…

Anne olmuşum, birey olmuşum, doktor olmuşum….

Fark etmeden kötü olmuşum zalim olmuşum canım yandı diye yakar olmuşum.

Derin olmuşum düze çıkmışım boş ver demişim dibe düşmüşüm.

Çabalamışım çok yorulmuşum, kaçmak isterken zincirlere vurulmuşum.

Yaşarken, gün olmuş  tüm dallarım kurumuş ölümü özler olmuşum.

Yolun sonuna geldiğimi düşünürken fark etmeden çiçeğe durmuşum.

Kahkaha gözyaşı derken, bilmeden birilerine umut olmuşum.

Ait olmuşum, sınıf olmuşum, ismimin önünde arkasında takılar bulmuşum.

Kimse kimsenin olamazken sonunda ben kendime yabancı olmuşum.

2 Eylül 2013 Pazartesi

HOŞ GELDİN EYLÜL


Hoş geldin Eylül, şükür bu yaz da ölmedim anne.

Akşam, benim cemrem düştü bana,  ilk defa üşüdüm şükür bu yazı da çıkardım anne….

Ne çıkar gidenler olduysa mezarlıklar da  gitmez ya .

Hem Orhan Pamuk’un dediği gibi;

‘’ Hayat ne kadar kötü olabilir ki eninde sonunda boğazda bir yürüyüşe çıkar insan’’

Bir de sonbahar gelmişse,

Bir de Aşiyan mezarlığına da uğramışsan,

Ve hiç gitmeyenlerle sohbete dalmışsan,

Küstüğün şaire bile bir demet çiçek bırakmışsan.

Hayat ne kadar kötü olabilir ki içine sonbaharın huzuru işlemeye başlamışsa.

Yaşamak yeniden yeşillenmek  için sırada Ekim yağmurları var, sırılsıklam ıslatan Ekim yağmurları ve Kasım ayı ile beraber  Gülhane parkında sonbahar yaprakları arasında yürüyüş günleri…

‘’ Hayat ne kadar kötü olabilir ki eğer sonbahar gelmişse ve üşürken içine içine büzülüp gülümsüyorsan’’