27 Kasım 2009 Cuma

BAYRAM TOPRAK YOL VE HÜZÜN


Bugün bayram, babama gideceğim, babam....Altı yıldır suskun, hamuş, insanlar ölmez diyor sufiler, hamuş olurmuşlar sadece. O yolu yürüyeceğim yine o toprak yolu. Suskun mezarlığa inat, yukarıdan hızla geçen gürültülü arabalarla otoyolun sesi gelecek. Yanımda annem, kardeşlerim varsa eğer havadan sudan konuşacağız belki ufak şakalar bile yapacağız ağlamamak için. Canım konuşmak istemezse, önden hızlı hızlı yürüyeceğim susmak, kendi kendimle kalmak için. Gözüm dikenliklere sarmaşıklara takılacak ve de toprak yola uzanan taze sürgünlere , bana yaşamı hatırlatan taze sürgünler. İçimden ayağımla onları ezmek gelecek bazılarını ezecek bazıların üstünden atlayacağım. Uzaktan ilk önce ulu ağaçları seçeceğim sonra mezarlığın duvarlarını ve demir kapısını.Yine kapıdan girmeyeceğim duvarı takip edip mezarların hizasına gelecek, dalacağım öyle uzaktan bakacağım.Hadi diyecek birisi yine,buradan mı bakacaksın? Çantamdan çeyizimden kalma namaz başörtüsünü çıkarıp şöyle bir başıma sardıktan sonra, yıkık dökük duvardan içeri atlayacağım. Önce yumuşak toprağın üzerindeki yabani otlara gömülecek ayaklarım. Etrafı taşlarla çevrili iki tümseğin karşısına geçeceğim. Gözüm bir babaanneme takılacak , bir babama.Bocalayacağım ne yapsam? Ben mi geldim desem? Onlara yakın olmak için tümseğin yanlarında dizilmiş taşlardan en irisine oturacağım. Toprağı okşarken gözüm böceklere,otlara dalacak.Geçen sefer ateş kırmızısı siyah noktalı böcekler vardı, otların arasında telaşlı telaşlı koşuşturuyorlardı oyalamışlardı beni belki onlara rastlayacağım yine, eski dostlara.Herkes içinden dua edecek,onlarla konuşacak görenler bizi susuyor sanacak,çığlık çığlığa susmak,susmaksa eğer susuyor olacağız.Mezar taşı yok onların ,sevmezdi babam öyle şeyleri.Gömdüğümüzde acele etmeyin demişti birileri mezarın oturması lazım.Yıllar oldu,oturmuştur çoktan ama mermerleri dizesim üzerine isimler yazasım yok.İki tümsek var ,üzerlerinde bakımsız çiçekler yabani otlar,etrafı acemi çitlerle çevrili,işte bizim aile mezarlığı.




Babam ölümünden kısa bir süre önce almıştı ,yeni ev almış biri gibi hevesle anlatıyordu.''Yeri çok güzel,yeşillik içinde kızım bir görsen yola da çok yakın.''Ne çok severdi yeşilliği,aynı benim gibi.Yeşilliğe hasret koca binalar arasında geçti ömrü.Neyse ki burası yeşil ama mezarlıklar zaten hep yeşil olmaz mı?
İlk babaannemi gömünce gördüm mezarlığı. Yeri güzeldi gerçekten hatta mezarlığın bir cephesi yeşil dağlara bakıyordu. Dört ay sonra onun yatacağı yerde başımıza geleceklerden habersiz yan yana durmuştuk.''Ne çok ağladın kızım ağlama artık demişti''
Çocukken de ağlamamı istemezdi inadına da ağlayasım gelirdi.
Tüm bunları düşünürken toprağı okşarken yine tutamayacağım kendimi sessiz sessiz damlalar düşecek toprağa .Belki halam ince sesiyle yasin okuyacak.Sesini babaannemin sesine benzetecek biraz da onun toprağını okşayacağım.Bir süre sonra bacaklarım ağrıdığından, tutulduğundan ayağa kalkacağım,babamın mezarının başında kendiliğinden çıkmış yabani erik fidanına bakacağız.Ne kadar büyümüş diyeceğiz yine hep birlikte.Ben yine saçma sapan düşüncelerle boğuşacağım.Şimdi bu erik ağacı acaba babamdan kalma atomları karbonları mı kullanarak büyüyor yani bir parça onu mu taşıyor ?diye düşüneceğim.
Hadi dönelim diyecek birisi. Son son bir iki dua edip tümseğin baş kısmındaki toprağı avuçlayıp veda edeceğim. Dönüş yoluna döndükten sonra bir daha arkama dönüp bakmayacağım.
Bu gün bayram ,yıllardır bayramlarım eksik ,bayramlarım buruk,sevmiyorum bayramları……..