18 Aralık 2013 Çarşamba

Küçük Hayal Büyük Hayal Kırıklıkları

‘’ Yılbaşında süsleriz’’ demiştim küçük oğluma, terastaki bir metre boyundaki mavi ladin çam fidanını sularken.

Oğlum birkaç soru daha sormuş ben komik komik cevaplar vermiş, o ya anlamamış ya da bacak kadar boyuyla ciddiyetini bozmamış ben uzun uzun gülmüştüm.

Niye kurumaya başladı ki şimdi ?

Halbuki bir ara yaz boyu susuz da bırakmıştım onu, o zaman bile kurumayan şimdi niye kurusun ki ?
Yılbaşında süsleyecektim onu. Terasıma kar yağacak her yer bembeyaz olacaktı. Kar yağınca havanın ayazı kırılır ya, üşümeyecek bir bardak çayımı karlı çam ağacımla beraber içecektim. Üşürse ellerim avuçlarımın arasına alacaktım çay bardağımı. Biraz omuzlarımı kaldırıp biraz da boynumu içeri çektim mi  kim korkar üşümekten, niye vazgeçeyim hayalimden ? Ama hayal kırıklığı işte çam ağacım da ölüyor. Şimdi diyeceksiniz ki, derdin bu olsun alt tarafı çam ağacı.

Öyle demeyin bir hayalim daha öldü belki küçük bir hayaldi ama beklediğim ve gerçekleştirebileceğimi düşündüğüm bir hayaldi.

Çok büyük hayal kırıklıkları vardır insanın hayatı boyunca unutmayacağı ama aradan zaman geçtikçe o hayal anlamını yitirir çünkü hayalin kendisi o kadar zordur/ zamansızdır/ yanlıştır  ki zaten olamayacak bir şeye amin denmeyeceğini fark edersin. O zamanki heyecanına, telaşına, çocuksu inancına  gülüp geçersin o kadar.


Ama çam ağacım niye ölüyor ki ? O kadar çok  ağaç yaşarken benim ağacım ölüyor,  yaşayabilirdi halbuki çok büyük hayal kurmamıştım onun da ölmesine hiç gerek yoktu.